16 Ekim 2019 Çarşamba, Balgat-ANKARA…
O gün emir, büyük yerden geldi!..
Kendisi, aradı beni…
Uzun bir telefon görüşmesinden sonra,
TEMAD Aydın İli Kurucu Başkanımız (E) Hava Tls.Asb.Kd.Bçvş. Ahmet KISA şöyle dedi bana;
Bizim oğlan ile birlikde bugün Ankara’ya geldim!..
Uzun uzun sohbet için yarın bekliyorum seni! Gelebilir misin, Şükrü Bey?
Hoş geldiniz, Ahmet Bey. Ellerinizden öperim dedim, evvelâ…
Akabinde, memnuniyet ile Ahmet Bey, tabi ki gelirim efendim, dedim!
Yarın, sanki hemen geldi…
Ankara’da çevirilen çirkef dolu siyâset-rüşvet-ihale dolapları ile kirlenen havasına inat
Ilık, sâkin, âsûde ve harika günlerinden birisini daha bize bahşeden
Anadolu bozkırının sonbahar mevsiminde, 16 Ekim Çarşbamba günü öğleden sonra
Ankara’da “balın gatıldığı” semtde buluşduk!..
Elini öpdükden ve kısa bir hasb-ı hâlden sonra Fikret Bey, Sami Bey ve ben
Ahmet Beyin etrafında mevkilendik…
Dördümüz de aynı yere bakıyormuşuz gibi görünsek de aslında öyle değil!..
Hepimiz sâdece aynı konuya bakıyoruz!..

İkram edilen çörekden bir gıdım, çaydan da bir yudum aldıkdan hemen sonra da
Dördümüz birlikde bu harika resimi çekdirdik!..
Sayın Ahmet KISA,
1949 senesinde talim ve tahsile başladığı Eskişehir Hava Okulu’ndan
04 Temmuz 1951 Çarşamba günü “Gedikli Erbaş Onbaşı” rütbesi ile mezun olmayı bekler iken
Bir gün sonra, 05 Temmuz 1951 Perşembe günü; “Astsubay Çavuş” rütbesi ile Hava Kuvvetlerine ilk intisab eden astsubaylarımızdandır.
* * * * *
Ortaokul mezunu bir genç olarak Ahmet KISA,
(http://www.emekliassubaylar.org/haberler/item/1287)
“Pilot” olmak için Çanakkale/Yenice’den yollara düşdü…
Tahrirî, şifâhî, sıhhî ve bedenî imtihanların hepsini başarı ile geçen Ahmet KISA,
1949 senesi sonbaharının ayaz bir gününde, Eskişehir’deki Hava Okuluna kaydını yapdırdı…
Fakat Kayıt olduğu okulun aslında “pilot” okulu değil de dider hava sınıfları okulu olduğunu dersler başladıkdan haftalar sonra fark edebildi.
Ahmet KISA için memlekete geri dönüş yok idi artık! Başladığı okulun “küçük zâbit” okulu olduğunu anlaması da birkaç ayını aldı…
Bu aylarda Hava Okulu, Eskişehir’den İzmir’e nakledildi.
Fakat İzmir’de tahsil yapacak ne sınıf, taallüm yapacak ne atelye; yatacak ne yatak, ne de banyo â idi…
Suntadan mâmûl sobasız buz gibi barakalarda talim-taallüm-ibde-ikâme edilen Ahmet KISA,
Bu badireleri de sağ salim atlatdı...
Yarım yamalak; bir var üç yok ile gelip geçen iki senelik taalim ve tahsilden sonra Ahmet KISA, 1951 senesinde okulundan “küçük zâbit onbaşı” rütbesi ile mezun olacak idi.
Fakat ordumuzdaki “küçük zâbit” sınıfı 1950 senesinde lağvedildi.
Küçük zâbitler bir günde “gedikli erbaş”; küçük zâbit talebeleri de “gedikli okur” oluverdi…
Ordumuzun Ahmet KISA’ya yapdığı zulüm bunlardan ibâret değil idi.
iki senelik talim ve tahsilini, 04 Temmuz 1951 Çarşamba günü tamamlayan “Gedikli Okur” Ahmet KISA,
Ertesi gün “Gedikli Erbaş Onbaşı” nasbedilecek idi.
Fakat bu kez de ordumuzdaki “Gedikli Erbaş” sınıfı lağvedildi ve yerine “astsubaylık” ikâme edildi.
“Gedikli Erbaş Onbaşı” rütbesi ile Hava Kuvvetleri Komutanlığında göreve başlamayı bekleyen Ahmet KISA’ya komutanları
Ertesi gün, 05 Temmuz 1951 Perşembe günü, “astsubay” olduğunu söylediler.
Bütün bu alavere-dalavere, med-cezirden sonra Ahmet KISA,
Hava Kuvvetleri Komutanlığının ilk dönem mezunlarından birisi olarak
Ve dahi
Hava Telsiz “Astsubay Çavuş” rütbesi ile göreve başladı.
Üç senelik talebelik süresinde; iki ayrı şehirde talim ve tahsil ve ikmâl etmek,
Ve dahi
iki kere hüviyet değişdirmek ve üç farklı unvâna bürünmek!..
İnsana şaka gibi geliyor! Fakat hakikâtin ta kendisi bunlar…
Üsdelik, bunların hepsi de bizim ordumuzda vuku bulmuş!..
Hekimden sorma, çekenden sor demişler!..
Yaşadığı bu tiyatroyu Sayın Ahmet KISA’ya o gün orada bir kez daha sordum!..
Biraz şaşkın, biraz kızgın, biraz da nâdim!.. Fakat aynı heyecan ve çok çok da öfkeli bir üslup ile
Yaşadığı kâbus dolu o tebdil-tebeddül-tensik-tenzil-tefeyyüz günlerini bir kez daha anlatdı bize…
Fikre Bey, Sami Bey ve ben ise
Ahmet Beyin yaşadığı ve 68 sene sonra bize anlatdığı bu hazin tiyatroyu
Soluksuz, merak ve hayret dolu bakışlar ile dinlemekden başka bir şey yapamadık!..
Hikâyesini, çayını ve çöreğini bizim ile paylaşdığı için kıymetli büyüğümüz Ahmet KISA’ya,
Vakitlerini paylaşdığı için de meslekdaşlarım Sami İNAN ve Fikret PARLAK’a teşekkür ederim…
İnşallah, tekrar buluşmak umudu ile…
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb.III.Kad.Kd.Bçvş.
A.K.